26 Şubat 2015 Perşembe

Şampiyonlar Ligi Tarihindeki Unutulmaz 12 Fotoğraf

12- Dortmund'un 2013 finalinde kaybetmesi


11- Beckham'ın kırılan ayağı


10- Dortmund'un 1997 finalinde efsanevi Juventus'u yenerek kupayı alması


9- Galatasaray'ın Real Madrid'e cehennem temalı karşılaması


8- Cristiano Ronaldo'nun "The Theatre of Dreams"e dönüşü


7- Drogba'nın penaltısıyla Chelsea'nin kupayı kaldırması


6- Real Madrid'in 10. kupası


5- Messi'nin Ferdinand'ın üstünden attığı kafa golü


4- İstanbul'da mucize gerçekleşiyor


3- Mourinho'nun 2004 yılında Manchester United'ı saf dışı bıraktıktan sonraki sevinci


2- 2002 Finalinde Zidan'ın Leverkusen ağlarına bıraktığı vole


1- Solskjaer'in uzatma dakikalarında zaferi getiren golü



10 Şubat 2014 Pazartesi

Fenerbahçe ve Verilmeyen Penaltılar

Hodri meydan! Ben Fenerbahçe'nin verilmeyen penaltılarını çıkardım. Galatasaraylılar da çıkarsın. Ama ofsayttan attıkları golleri de çıkarsınlar bu sezonki.

Fenerbahçe'nin bu sezon 5 maçta toplam 6 penaltısı verilmemiş. Pozisyonlar tartışmalı dahi değil. Yalnız 6 verilmeyen penaltının en bariz ART NİYETLİ olanı ise dünkü SİVASSPOR maçında verilmeyendi, HAKEMİN GÖZÜ ÖNÜNDE.


1. hafta Konyaspor - 18. dakika Emenike'ye orantsız güç


8. hafta Erciyesspor - 89. dakika Kuyt'a sert müdahale



10. hafta Bursaspor - 35. dakika Taiwo'dan Webo'ya sert omuz darbesi


13. hafta Beşiktaş - 2. yarı Pektemek elle


13. hafta Beşiktaş 2. yarı Motta elle


20. hafta Sivasspor - Hakemin gözü önünde elle müdahele


3 Şubat 2014 Pazartesi

Kurumsal Hayatın Püf Noktaları


1.     Rakibin daha mücadeleye başlamadan, savaşı kazan! - Savaşa girmek pahalıdır. Diğer her şeyde olduğu gibi, eğer bir yolunu bulabiliyorsan savaşa girmeden mücadeleyi kazanmaya bak!
2.     Risk alıcı ol! – Daha önce hiç bir şansı değerlendirmemişsen, sana garanti veriyorum ki donuk, sıkıcı ve rezil bir hayatın olacak!
3.     Az kaybetmeye bakma, büyük kazanmaya çalış! - Bu bardağın dolu tarafı boş tarafı mevzusu değil. Zihnini kayıplarını her zaman aza indirmek için çerçevelersen, hiç bir zaman büyük kazanamazsın!
4.     Kontrolü eline al ve sorumluluklarına sahip çık! ­- Öyle bir sorumluluğu göze al ki, sorumluluğuna aldığın şey battığında sen de bat! Davranışlarını sen seçersin, e tabi sonuçlarını da!
5.     Her kuralı takip etmek seni hiç bir yere götürmez! – Kurallı hayatının hiç bir yerinde kırmazsan, sonunda büyük bir dezavantaja ulaşırsın. Kuralları her zaman takip edersen, sadece rakiplerine çaylakça bir şekilde öne geçmeleri için izin vermiş olursun.
6.     İhtimallere oynama, rakibine oyna! – Hayatını sadece mantık çerçevesinde yapılandırırsan, paran ucu ucuna yetiyor demektir. Herkes ihtimallere oynayabilir. Herkes ürünü denemek ve satmak için, müşteri ayarlayabilir. En tepeye çıkanlar, duygusal zekâya dayalı stratejilerini oluşturmuş kişilerdir!
7.     Görünüş önemlidir! – Görünüşün karşındakilerinin senin hakkındaki ilk izlenimlerine direk etkisi vardır. İlk izlenim her şeydir ve ileriye dönük bir müşteri veya işverene kendini tanıtma biçimin seninle çalışıp çalışmayacakları hakkında karar vermelerini sağlayan en büyük etkendir!
8.     Müşterinin başarısı senin başarındır! – Yeterince basit. Hedefin müşterini mutlu etmek olmamalıdır. Hedefin onları başarıya ulaştırmak olmalıdır.
9.     İnsanları okuma sanatı ustası ol! – Boş günlerinde poker oyna! Bu sana insanları nasıl okuyacağını öğretecektir. Sahip olunacak en güzel özelliklerden birisi bu. Etrafımızdaki insanlar bize sürekli ufak ufak sinyaller veriyor ve eğer bu ufak sinyalleri yakalayabilir ve kullanabilirsen, bu senin avantajınadır, iş hayatında son derece başarılı olursun. Başkaları daha yapmadan, ne yapacaklarını tahmin etmeyi öğren!
10.   Soğukkanlı ol ve bunu koru! – Zor durumlarda bile soğukkanlı ol. Zor zamanlarda soğukkanlılığını korumak başkalarının size güven duymasını sağlar.
11.   Ne yapmak zorundaysan onu yap! – “İyi çocuklar bazen kötü adamların ödeme yapması için kötü şeyler yaparlar.”
12.   İş dışında ilgi alanların ve hobilerin olsun! – Seni bilmem ama o muhteşem plak koleksiyonunu ben istiyorum!
13.   “Birisini korumak için yalan” diye bir şey yok! – “Bana yalan söylemek beni korumaz, bana ihanet etmiş olursun!”
14.   Bazen ukala olmak iyidir! – Eğer yaptığın işte iyiysen, bunla övünmemen için hiçbir neden yok.
15.   Rekabetini çalış, öğren ve bil! – Her zaman bir adım önde olmalısın!
16.   Çaylak olsan bile, çaylak gibi düşünme! – Herkes bir yerlerden başlamak zorunda, yalnız bu bir emektar gibi düşünmene engel olamaz!
17.   Problemi anlatmaya çalışma, onun yerine problem çöz! – Bir problemle karşılaştığında insanlar problem bildirmek için uğraşmandansa, problem, çözmek için zekice davranmandan daha çok memnun olacaklardır. Zaman kısıtlı, her saniye sayılır, iş yapmak yerine konuşmak iki kere zaman harcamaktır!
18.   Hayal kurma, amaçla! – Zaman hayaller ile zaman kaybedilmeyecek kadar değerli. Hayallere değil hedeflere sahip ol!
19.   O lanet sıska kravatları takmayın! – Cidden, yapma bunu!

Yapma Volkan Yapma Volkan

Volkan Demirel son 2 sezondur bir doymuşluk bir vurdumduymazlıkla oynuyor resmen.
2 sezonda çıktığı sayısız maçta ESKİ VOLKAN'ı bize kaç kez izletti bilmiyorum ama tahminimce 10u geçmez.
Geçen sene Sivas ve Karabük maçlarındaki rezalet performansları Aykut Kocaman'ın istifa teşebbüsü ile sonuçlanmıştı.
Bu sezon da Volkan gibi Volkan'ı 2 3 kere anca izledik.
Yahu Volkan BJk maçında da son Konyaspor maçında da durduğu yer, yani kalenin ortasından gol yedi.
Benim nezdimde açıklanabilicek şeyler değil bunlar.
Onun kendini verip, adam gibi oynaması tüm takımı 1 tık üste çıkarır.
Lütfen Volkan lütfen!
Bu sezon Fenerbahçe formasıyla ligde 17 maça çıktı. 18 gol yemiş. Gol yemediği maç sayısı yalnızca 5. İnanılır gibi değil. İyi durumda değilsin Volkan. Toparlan lütfen.

2 Şubat 2014 Pazar

Tesadüftür, Tesadüf

Orduspor maçından önce Culio ile konuşmak
Eskişehir maçından önce Necati'yle görüşmek
Kayseri maçından önce Furkan Özçal ile Amrabat'la anlaşmak
Bir hafta Gaziantep maçından önce Bruma'yı bedelsiz olarak Yiğit Gökoğlan ile Gaziantespor'a paket vermek
Fenerbahçe - Eskişehirspor maçından önce Veysel Sarı'yı İstanbul'a getirmek
Kazım Kazım ve Sercan Yıldırım'ın Bursaspor - Galatasaray maçındaki performansları
TESADÜFTÜR, TESADÜF...

28 Ocak 2014 Salı

Kötü Oynarken Kazanmak

PUAN FARKI 10 ;)

Başlık rezalet. Kabul ediyorum. Okunmuyor da zaten :)
Neyse lafa girelim. Şampiyonluğun bir sürü şifresi var ama ben her zaman "kötü oynarken kazanmak" ve "deplasmanda kazanmak" olarak 2 tane seçeneği başa koyarım. Fenerbahçe bu sene kötü oynarken de kazanabiliyor. Formda olmasak bile üretmeye çabalıyoruz. Günümüzde değilsek bile 5 yesek 6 atacak güç var takımda. İnanç var. Bugün de köyü oynadık. Kısacası sonuç olarak iyi, oyun olarak kötü ama gelecek adına şampiyonluk için anahtar maçlardan biriydi.

Sene başından beri beğendiğim 3 4 topçudan biri Topal. Topal bugün belki de en kötü topunu oynadı. Form tutamamış gibiydi, meşhur sertliğinden uzaktı. Ayakta duramıyordu resmen.

Maçında adamı da yine Caner. Geri kalan 18 maçı düşününce daha şimdiden Caner'i sezonun en iyi oyuncusu seçiyorum. Umarım bozmaz ve yıllarca bu forma ile mücadele eder. Onu izlemek gurur veriyor.

Bir kısa dipnot: Hleb kadar bile etkili inceci adamımız yok :(

Bu yaratıcı muazzam tweet de burada dursun. Puan farkı 10!


27 Ocak 2014 Pazartesi

Atletico Madrid - Golcü Fabrikası

Arda Turan vesilesiyle Atletico Madrid maçlarını izlemeye çalışıyorum. Daha öncelerinde de FIFA/PES gibi konsol oyunlarında da forvet kalitesinden ötürü Atletio Madrid benim için seçilecek takımlardandı.
Şöyle bir geriye dönüp baktığımda forvetleri hep bereketli olmuş Atletico Madrid'in. Her zaman kendilerine transfer piyasasında yer bulmuş ve gittikleri takımlarda da forma şansı bulmuşlar.
Onların arasından 4 tane seçtim.

Fernando Torres
Aslında son dönemdeki oyunu onun Atletico Madrid'deki ölümcül futbolunu yasıtmıyor. Fakat şüphesizki Atletico'dayken de Liverpool'dayken de takımın en iyi oyuncularındandı. Atletico'ya ilk adımı 11 yaşında 1995 yılında attı. Atletico'nun kendi yetiştirdiği bir topçu yani. 2007 yılına kadar, yani L'pool kendisini transfer edene dek de formayı taşıdı. L'pool için de Atletico'daki gibi vazgeçilmez oyunculardandı, ta ki Chelsea onu 50M£ ile transfer edene dek...

Sergio Kun Aguero
Şu sıralar Manchester City'de oynayan futbolcu, aslında kendisin yeteneklerinin ve golcülükteki sezgilerinin farkında değil diye düşünürüm hep. City'nin uzun aradan sonra kazandığı 11-12 şampiyonluğunun baş kahramanlarından birisidir. Heralde en önemli golü de o şampiyonlukta uzatma dakikalarında atıp şampiyonluğu getirdiği goldür. 18 yaşındayken, 2006 yılında, Atletico onu Independiente'den aldı. Hiç bir kulüp onun farkına varamamış ama Atletico büyük bir işe imza atmıştı. 2011 yılında Manchester City'e onu 38M£'a sattı. Transferindeki yüksek ücret nedeniyle oluşan beklentileri şüphesizki yerine getirdi ve şu sıraları dünyanın en iyi forvetlerinden.

Radamel Falcao
Bir başka muazzam oyuncu daha. Atletico tarafından eğitilmedi üretilmedi ama Atletico sayesinde futbol sahnesinin spotları üzerine parladı diyebiliriz. Bazılarınız onu Porto'dan da hatırlayabilirsiniz. Muhteşem oyunu, öldürücü bitirişleri ve gol yaratma zihniyeti onu Atletico'da oynarken dünyanın en iyileri arasına soktu. 2011 yılında Atletico'ya o dönem için Atletico için rekor transfer ücretiyle 32M£'a transfer oldu. Daha sonra Atletico onu 45M£'a Monaco'ya sattı. Aslında bu transfer beklenmiyordu ancak hem Falcao hem de Atletico için finansal açıdan çok iyi rakamlardı bunlar. Belki paranın yanında yazın oynanacak olan dünya kupası öncesi Monaco ona forma garantisi de vermiştir.

Diego Costa
Bu adamı aslında bu sezona kadar çok tanımıyordum. 2007 yılında Braga'dan transfer etmiş Atletico. Aguero ve Forlan gibi o dönemlerde fırtına estiren yıldızların arkasında kalmış tabi haliyle. Bir kaç szeon çeşitli takımlarda kiralik oynamış. Eee, Forlan'dan sonra Aguero da gidince Atletico "yılana sarılmış". Diego Costa da bu şansı iyi değerlendirdi ve klasını gösterdi. Bu sezon Atletico için 23 maçta 23 gol attı. Herlade biraz önce bahsettiğim diğer yıldızlar gibi bir ücretle satılırsa hiç şaşırmam.

Avustralya Açık 2014

Geçen günlerde biraz da bol bol zamanımın olmasının yarattıpı imkan ile AusOpen'da bir çok maçı izleme şansı buldum.
Tenis'ten bahsedecek kadar detaylı teknik bilgim yok ancak gözüme çarpan notları yazacağım.


Nadal'la başlayalım. Nadal yaşının verdiği o atiklik ile teknik olarak geriye düşmeye başladığı anlarda hızı sayesinde bir çok rallinin altından kalkmayı başardı. Federer maçında da, ki Federer olağanüstü bir oyun oynadı, bir çok kez taktik savaşlarında kaybetse de hızı ile bu işin altından kalktı ve maçı aldı. Elleri yara bere içinde kalan ve hem Nadal hem Wawrinka maçlarında doktor müdahalesine gerek duyulan anlardan sonra bir çıkış yaşaması benim için kritik notlar arasında.

Federer'le devam edelim. Eurosport'un küçüklüğümden ber hayran kaldığım her sporu anlatmayı beceren spikerlerinin verdiği bilgiler ışığında Federer'in koç değiştirdiğini öğrendim. Gelen hoca file önü oyununun efsanelerindenmiş. Federer'i bundan önceki turnuva ve bu turnuva ile karşılaştırmaya kalksak tenisi hiç izlemeyen biri bile Federer'in file önü oyununa eğiliminin ve bundaki başarısını rahatça anlar. Ayakları yavaşlamış olan büyük tenisçi bu file önün oyunlarla bu açığını da kapatmayı başarmıştı. Ancak biraz önce bahsettiğim gibi Nadal'ın hızı onun aşamayacağı bir engel halini aldı. Federer için benim adıma üzün verici bir detay ise sanırım bir Grand Slam daha alamadan tenise veda etmek zorunda kalacak olmasıdır. Bir sonraki turnuvada Djokovic sakatlıktan artık daha da sağlam dönecek, Stan özgüveni artmış olarak gelecek ve Nadal ise Final'de kaybetmenin hırsı ile daha da sertleşecektir.

Bir kaç kelime de tabi ki şampiyona. Hak etti mi? Evet hak etti. Hak edenin kazandığı turnuvaları seviyorum.  Stanislav Wawrinka'yı ilk defa bu turnavada izleme şansı buldum. İnatçı yapısı ve bazı anlarda net kullandığı backhand'leri benim dikkatimi çekti. Yüksek gelen topları bile backhandleri ile yönlendirmeyi başardı. Nadal'ın finaldeki ali cengiz oyunları ve sakatlığı yüzünden şampiyonluğun tadını çok çıkaramadı. Ancak İsviçre Federer'den sonraki kralını bulmuşa benziyor.

Buraya kadar okuyan olduysa özellikle teşekkür ederim :)

7 Ocak 2014 Salı

Beşiktaş'ın Ronaldinho'yu Transfer Etmeye Kalkışması Bile...

Ronaldinho futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi 5 oyuncusundan biridir ve gelmesi büyük büyük başarıdır transfer eden kulüp için.
Bunu en baştan söyleyeyim de "sırf Ronaldinho'ya çamur atmak için yazmışsın" demesinler.

  1. Tamam Ronaldinho gelsin eyvallah da bu Beşiktaş ne diye Yıldırım Demirören'i gönderdi? 6 ayda değil 1 gecede alırdı bu adamı. Suçu bu mu?
  2. Beşiktaş taraftarının bir daha "Yeter Yıldırım Demirören" diye bağırmaya hakkı kalmaz.
  3. Fikret Orman'ın "bizden öncekiler hesap verecek" demesi de anlamsız bu saatten sonra.
Konuşulan rakamlar çok çok yüksek ama Beşiktaş Feda dedi değil mi?
En üzücüsü de bunlarda haklı olmak...

1 Ocak 2014 Çarşamba

Bloga geri dönüş...

Blog yazmaya Twitter'da "Tanıyor olabileceğiniz kişiler" sekmesinde o zamanlar kullanıcı adı @ortegablog olan Hasan Muradoğlu'nu ( ) görüp bio'sunda blogunu görüp biraz okuyunca da "neden ben yazmayayım ki?" diye sorarak başladım. Hem zaten çenem çok çalışyordu bu konuda bari yazayımda yıllar sonra açtığımda bakar okurum. Bi nevi kendime not misali yani.

2013 yılında sadece 1 yazı yazmışım. Pardon kopyalamışım :)

2014'ün ilk günü de eski alışkanlılarıma döneyim diyerek uyandım. Bir nevi her Pazartesi başalayan rejim gibi ya da saat 10:23 iken "10:30'da başlarım" diyerek yuvarlak saatleri kovalamak gibi bir his sanırım.

Bir de Yiğit Yılmaz'ın ( ) sürekli Twitter'da "buraya yazın ama bloglara da yazın" diye telkinlerde bulunması da yarıdmcı olmadı değil. Umarım sevdiğim bu alışkanlığımı yitirmeden yazmaya başlarım bu sefer.